26 Mayıs 2015 Salı

Sofya

Plovdiv'deki gezimizden sonra 2 saat süren bir otobüs yolculuğuyla Sofya'ya geldik. Arkadaşımız bizi alıp kendi öğrenci yurduna götürdü. Sofya'daki öğrenci yurtları Türkiye'dekine göre çok farklıydı. Hangi yurtta kalacağın hangi bölümde okuduğunla alaka. Yurttaki odalar 1+0 stüdyo daireler gibi. Kız erkek ayrımı.Yurtların dış görüntüsü çok bakımsız olsada ve odalar çok rahat. İçini siz ayarlıyorsunuz. Fiyatları da çok uygunmuş.
Biraz muhabbetten sonra Sofya'nın tarihi yerlerini gezmeye başlıyoruz. İlk durağımız balkanların en büyük ortodoks klisesi Aleksandr Nevsk. Dışı kliseden çok camiyi anımsatsa büyüleyici bir kiliseydi. Dış kubbeleri altın kaplama olan kilisenin içindeki çoğu haçlar altından yapılmış. Çevreyi izlerken sesler yükseldi ve ayin başladı. Şansımıza ayini de dinlemiş olduk. İçeride fotoğraf çekmek yasak fakat çaktırmadığınız sürece bir sıkıntı çıkartmıyorlar.

Eski Sofya küçük olduğundan çoğu tarihi bina yakın. Yürüyerek Aziz Nikolas Rus Kilisesine giderken Aziz Geroge Rotondasından geçiyoruz. Erken hristiyan döneminden bir kilise olan Aziz Gerego Rotondası 1600 1700 yıllık olduğu biliniyor. İçerideyken kubbeye bakarsanız 22 prens ikonlarını görebilirsiniz.
Ardından Rus Klisesine gidiyoruz. Tipik Rus tarzında olan kilise görülmeye değer fakat çok küçük.
Şehir merkezine tepeden bakmak ve güzel fotoğraflar çıkarmak istiyorsanız Rus kilisesinin hemen yanında Sense Hotel Rooftop bara gidin. Bizim ziyaretimiz sırasında tadilattan dolayı kapalıydı fakat manzarası sizi hayran bırakacaktır.
Sofya'nın en meşhur sokağı Vitosha ya geçiyoruz. Bizim İstiklal Caddesinin daha şirin ve sakini. Çok şık cafeler ve restoranlar var. Hangi cafeye gideceğimizi düşünürken sokaktaki dondurmacılar aklımızı çeldiler. Porsiyonları çok büyük ve çok lezzetli.
Ardından yurdun bulunduğu Studenskigrad'a geçiyoruz. Studenskigrad'ta sadece öğrenci yurtları bulunuyor. Öğrencilerin çoğu Türk olduğundan buralarda asla kendiniz yabancı hissetmezsiniz. Simit sarayı, Urfa mutfağı, Tantunici gibi bir çok Türk yerleri mevcut.
Bir sonraki gün sabah kahvemizi Clup 35'te içiyoruz. Hem şıklığıyla hem de lezzetiyle tavsiye ediyorum. Ardından alışveriş merkezine gidip ucuz ayakkabılara bakıyoruz. Eğlence sektörünün ucuzluğu gibi ayakkabılar da Bulgaristan'da çok ucuz. Buradaki şık ayakkabıların fiyatları 5 TL'den-60 TL'ye kadar değişiyor. Alışveriş merkezlerinde uygun fiyatlarda hediyelik eşyaları bulabilirsiniz.
Yemek için Bulgaristan'ın en meşhur restoranlarından biri olan Happy Grill Barı tercih ettik. Amerikan tarzı yemekleri çok lezzetliydi. Porsiyonları çok büyük olmasına rağmen fiyatları çok uygundu. Kişi başı yemeğimiz artık içeceğimiz 15 TL civarı tuttu.
Club 35

Club 35

Yemeğin ardından kahvemiz için tekrardan Vitosha caddesinin yolunu tuttuk. Evimizde gibi hissettiğimiz Apartamenta geçtik. Bir apartmanın son katını cafeye çeviren işletmeci cafesinde adeta evindeymiş gibi rahat giyinip rahat davranıyor. Siparişinizi mutfağa gidip alıyor ve evinizdeki gibi koltuklarda oturuyorsunuz. İçerideki çoğu yiyecekler ve içecekler ev yapımı. Değişik ev yapımı şarapları olan cafenin kola gibi ürünleri bulunmuyor.
Kahve molamızdan sonra yurda gidip akşam disko için hazırlanıyoruz. Sofya'nın en güzel diskolarından biri olan Tequila Club tercihimiz oluyor. Eğlencesiyle ve dizaynıyla harika bir yer. 5 kişi gittiğimiz diskoda kişi başı 50er leva(70 TL) tuttu. Fiyatın içinde bir şişe vodka 6 redbul 12 tequila ve biralar vardı. Türkiye'ye kıyasla eğlence sektörü çok ucuz. Ve asla Türkiye'deki gibi mekanları tıklım tıklım doldurmuyorlar. Masa sayısı kadar grup alıp size şişe alma zorunluluğu koymuyorlar. İsterseniz bütün gece tek bir su alarak durabiliyorsunuz.
Yurda dönüşü taksiyle yapıyoruz. Taksimetre o kadar yavaş çalışıyordu ki bir ara çalışmadığını düşünmedim değil. Eğlence sektörü kadar taksilerde çok uygun. Fakat yabancı olduğunuzu anladıklarında sizi biraz dolaştıra bilirler. İstanbul'daki ıslak hamburger alışkanlığımdan dolayı diskodan sonra bir şeyler yemem gerekiyordu. 24 saat açık olan Alaaddin dönere gidiyoruz. Her yerde olduğu gibi döner fiyatları da çok uygun. İki tane orta boy döner 2.35 leva(3 TL). Sosu bol olduğu kadar malzemesi de bir o kadar bol. Lezzeti Türkiye'deki dönerleri aratmıyor hatta çoğu yerden bile güzel.
Yurda dönerken Vitosha dağındaki ışık gözüme çarptı. 24 saat kayak merkezi özelliği taşıyan Vitosha dağının aydınlatmaları şehir merkezinden görünüyor. Şehir merkezinden bir bir buçuk saat uzaklıktaki dağa bu gezimizde gidemedik fakat memleketim olan Sofya'ya bir dahaki gelişimde kesinlikle gideceğim.
Gün doğduğunda bizim içinde geri dönüş yolculuğu başladı. Arkadaşımızın arabasıyla Bulgaristan'ın ovalarını geze geze ülkemize geri döndük.
Devamını oku »

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Kapadokya

Uzun zamandır gitmek istediğimiz Kapadokya için ilk yapmamız gerek nasıl gideceğimiz düşünmek oldu. İstediğimiz tarihlerde uçak biletleri tavan yapmasından dolayı gidişi otobüsle yapmaya karar verdik. İstanbul'dan Nevşehir'e ordan da otobüs firmasının servisiyle Kapadokya'ya geçtik.Bilet fiyatları 70TL'ydi  Yaklaşık otobüs yolculuğu 10 saat sürdü. Gece yolculuğu olduğu için bu 10 saatin çoğunda uyuduk. Sabah Nevşehir otogarına geldiğimizde dışarısı buz gibi soğuktu. Bu soğukluğa o kadar hazırlıklı gelmemiştik. Nevşehir'den Kapadokya'ya servisle kısa sürede ulaştık. Kapadokya'ya ulaştıktan sonra konaklayacağımız butik hotele yürüme mesafesiyle 5 dakikada vardık. Konakladğımız butik hotelin adı Goreme Konak Hotel & Cave Suites. İki gecelik superior mağara suit odalarında konaklamamız 360 TL'ydi. Hotel görünüş olarak çok güzeldi. Yeri merkezi ve çok güzel manzarası vardı. Sabah erken saatlerde otele giriş yapacağımızı söylediğimizde de bizi sorun olmayacağını ve istediğimiz saatte giriş yapabileceğimizi söylediler. Saat 8:30 gibi otelimizi aradık telefonu açan olmadı. Otelin resepsiyon kısmında bekliyorduk fakat otelde kimse yoktu. Yarım saat otelde insan arama maceramdan sonra bize yardımcı olacağını söyleyen bir arkadaş geldi. Mailde belirttiğim odadan farklı bir odayı gösterdiler. Biraz itiraz ettikten sonra istediğimiz odada kalabileceğimizi söyleyip odaları gezdirdiler. Otel beklediğimden de boştu. Bize gösterilen odada kalmayı isteyip odamıza yerleştik. Yol yorgunluğunu atmak için sıcak bir duşa gireyim derken sıcak suyun gelmediğini farkettim. Soğuğa yakın bir suda acelece duş alıp otelin üst kısmındaki kahvaltı yerine çıktık. Bize kahvaltıyı ücretli verebileceklerini söylediler. Bunun sebebi iste chech-in saatinden önce olmasıydı. Son gün uçağımızın saatinin erken olduğunu söyleyip zor bela bize kahvaltıyı ücretsiz verdiler.
 Otelden Fotoğraflar

Otelden Manzara

Odamızın banyosu

Odamız


 

Vadi turlarını ve balon turu kaçırdğımızdan o gün Kapadokya'yı kendimiz gezmek istedik. Elimize aldık haritayı yürüye yürüye, sindire sindire Kapadokya'yı gezmeye başladık. İlk durağımız Göreme Açık Hava Müzesi idi. Müze kartımız olduğundan hiç sıra beklemeden içeri geçiş yapabildik. Aksi taktirde önünüzde eğer bir grup varsa 1 saate yakın sıra bekleyebilirsiniz. Çok güzeldi. Her yere teker teker girip çıktık. Zamanımızın nasıl akıp geçtiğini anlayamadık.
Göreme Açık Hava Müzesi

Göreme Açık Hava Müzesi

Göreme Açık Hava Müzesi

Yarım saatte bir geçen Avanos minibüsüne bindik. Adeta gezi arabası gibiydi. Bir çok yeri minimbüsün içinden seyrettik. Yarım saatlik yolculuk sonrası Avanos'a ulaştık. Testi kebabı yemeden olmazdı. Hemen bir restorana gidip testi kebabı sipariş verdik. Kendimiz kırdığımız testiyi afiyetle yedik. Tadı kokusu inanılmaz güzeldi. Porsiyona göre de fiyatları oldukça iyiydi. Avanos'ta yapmadan dönmemeniz gerek bir şey daha ise çanak çömlek atölyesinde kendi ellerinizle çömlek yapmaktır. Atölyedeki insanlar çok sıcak kanlı ve çok yardımcı oluyorlar. Çömleklerimizi yaparken bir yandan da ustamızla muhabbet ettik. Öğrenci olduğumuzu öğrenince bizden hiç para talep etmedi. Atölyeden sonra çevreyi gezip otelimize çömleğimizle birlikte döndük.
Avanos

Avanos

Avanos

Akşam yemeğimiz için merkeze gittik. Her yerde çok şık ve romantik restoranlar vardı. Hiç biri bizi pişman etmeyeceğini biliyorduk. Şık ve romantik bir yemekten sonra şarap evlerine baktık fakat canımız canlı müzik çektiğinden şarap evlerine gitmedik. Mükemmel bir günün sonunda güzelce istirahat ettik. Sabah bizim için en güzeli olduğunu düşündüğümüz "yeşil tura" kayıt olduk. Otelimizin önünden servis alıp ilk durak olarak Derinkuyu yer altı şehrine gittik. O dönemde hristiyanların Romalı askerlerden kaçmak için yaptığı bu yer altı şehir büyüleyiciydi. Kat kat ve her şeyi düşünmüşler. 8 kat indiğimiz bu yer altı şehirde bazen yürümek hiçte kolay olmuyor. Bu tarz çok yer altı şehri bulunduğunu ve hepsinin bir birine bağlandığını öğrendiğimde adeta şok oldum. Bir birlerine bağlanmak için 10 kilometreye yakın uzunluk kazmaları gerekiyor. Yer altı olarak da bize gezmemiz için 8 kat müsaade edilmiş. Yer altı şehri daha da derine iniyor.
Derinkuyu Yeraltı Şehri

Derinkuyu Yeraltı Şehri

Derinkuyu yer altı şehrinden sonra Ihlara Vadisine geçiyoruz. Melendiz Irmağı kıyısına 200 merdiven ile inip, vadide ortalama 3 Km yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Yürüyüş esnasında erken Hıristiyan kiliselerini ziyaret ediyoruz. Küçük küçük onlarca kiliseler bulunuyor. Öğle yemeğimizi almak için Belisırma‘ya varıyoruz. Tura dahil olan yemeğinizi balık köfte tavuk olarak seçebiliyorsunuz.
Ihlara Vadisi

Ihlara Vadisi

Ihlara Vadisi

Oldukça lezzetli yemeğimizden sonra Selime Manastırına geçiyoruz. Hristiyanlar tarafından yaklaşık 1700 yıl önce ilk yüksek sesli ayinin yapıldığı Selime Katedrali, turistlerin ilgi odağı oluyor.  Manastırı aynı zamanda kale gibi kullanmışlardır.
Selime Manastırı

Selime Manastırı

Dönüş yolunda son noktamız güvercinleri ile ünlü Güvercinlik Vadisi. Uçhisar kalesine hakim bu noktadan harika fotoğraflar yakalanıyor. Burada bulunan marketlerde şarap, kuruyemiş tatlı gibi satılan ürünleri deneyebilir istediklerinizi alabilirsiniz. Kapadokya'ya kuş bakışı yaptığımız bu yerden de ayılıp otellerimize geçiyoruz.
Güvercin Vadisinden Manzara

Uzun güzel ve yorucu bir turdan sonra biraz dinlenip hediyelik eşya almaya iniyoruz. Çok güzel uygun fiyatlarda hediyelik eşyalar bulunuyor. Pazarlık etmeden olmaz. Biraz pazarlıkta fiyatları biraz daha aşağı çekiyorlar. Gece yemeğimizden sonra otelimize gidip eşyalarımızı hazırlıyoruz. Her otelin hava alanına servisi bulunuyor. Otelinizin önünden alıp hava alanına bırakıyorlar. 65 TL den başlayan fiyatlarda 1 saat 20 dakikada İstanbul'da oluyorsunuz.
Devamını oku »

Plovdiv-Filibe




GENEL BİGİLER

Bulgaristan'ın en büyük ikinci şehri olan Plovdiv'de yazları sıcak, kışları ise soğuk geçen karasal iklim görünür. Yaz başlangıcı Plovdiv'de en fazla yağış görünür. Nüfusu 400 bini geçmeyen tatlı, şirin bir şehirdir. Çevrede komünizmden kalma çokça yapı görebilirsiniz. Şehir merkezinde ise çok sayıda rengarenk, tarihi binalar bulunur. Binalar biraz bakımsız olsa da estetik olarak çok güzel görünüyorlar. Avrupa'nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Plovdiv'in 8000 yıllık bir tarihi var. 14. yüzyılda Osmanlı egemenliğine girmiş. Bulgaristan'nın bağımsızlığına kadar Plovdiv veya Philippopolis olaran anılmış.

Plovdiv'de İstanbul, Roma gibi yedi tepeli şehirlerdendir. Cehennem Tepe, Pınarcık Tepe, Saat Tepe, Taksim Tepe, Nöbet Tepe, Cambaz Tepe, Markovo Tepe. Saat Tepe romantik çiftlerin uğrak yerlerinden birisidir.

Bulgaristan nüfusunun %10'u Bulgaristan Türkleri oluşturuyor. Sokaklarda yürürken kendinizi asla yabancı hissetmeyeceksinizdir. Kendine özgü şivesiyle konuşan Bulgaristan Türkleri çalışkanlığıyla, sıcak kanlılığı ve misafirperverliği ile biliniyor. Aklınıza gelen tüm soruları yoldan geçen Bulgaristan Türklerine sorabilirsiniz.

Türkçe bilen ve konuşan sayısı Plovdiv'de oldukça fazladır. Bunun yanında Bulgarca'da yaklaşık 2500 Türkçe kelime bulunmaktadır. Çanta, havlu, tepe, çakmak bunlardan birkaçıdır. Kelimeleri tatlılaştırarak söylemeyi çok severler. Birayı biriçka, çantayı çantiçka gibi söylerler. Tüm Balkanlarda olduğunu gibi "haide" kelimesi vazgeçilmezleridir




GEZİLECEK YERLER

Plovdiv küçük bir şehir olmasına rağmen gezilcek çok yeri vardır. Merkezin hemen yanında bulunan eski Plovdiv (Old Town) gezmeniz gereken en önemli yerdir. Old Town'da tarihi evler kiliseler ve Unesco'nun koruma mirası listesinde olan Roma kalıntıları mevcut. Gerçi Roma kalıntıları kent meydanında da var. Buradaki tarihi kiliseyi ziyaret edebilirsiniz.  Ayrıca bölgedeki tarihi evlerin bazılarını restore etmişler ve restoran yapmışlar. Bunlardan biri de Osmanlıdan kalma Mevlevihane.... Old Town'un sonunda Roma Antik Tiyatrosu bulunuyor. Efes gibi büyük olmasada tiyatro oldukça bakımlı ve güzel. Burdan Plovdiv manzarasına bakabilirsiniz. Plovdiv'e gelmişken Backhova manastırını(1083) gezmeden olmaz. Plovdiv'den 26 kilometre uzaklıkta olan bu manastır çok iyi korunmuş ve Bulgaristan'ın en büyük ikinci manastırıdır. Plovdiv'den Backhova'ya giderken Asenovgrad üzerinden geçilir ve bu bölgede çokça Türk yaşar. Asenovgrad'ın tepesinde Assenova krepost(Assenova Kalesi) bulunur. Çevreleyen manzara nefes kesici. Çok iyi korunmuş ve kesinlikle ziyaret etmeye değer
(Old Town'da geleneksel Plovdiv evleri)

(Old Town sokakları)
(Old Town sonundaki Antik Tiyatro)

(Backhova Manastırı)
(Backhova Manastırı)
(Assenova Kalesi)




YEME-İÇME

Bulgaristan kültürüne göre insanlar sürekli dışarıda cafelerde ve restoranlarda bulunuyor. Bundan dolayı her yer de cafeler restoranlar bulunuyor. Fiyatları çok uygun ve porsiyonları çok büyük. Türkiye'de 2 kişilik çorba orda 1 kişilik için veriliyor. Normal restoranlarda kişi başı 10 TL'ye çok güzel yemek yenir. Çok lüks restoranlarda ise bu fiyat 25-30 TL'dir. Türkiye'de ki yüksek kokteyl fiyatları aksine Bulgaristan'da 5-10 TL arası değişiyor. Yemeklerinde genelde domuz kullanan Bulgarlar tavuk yemekleri de çok güzel. Tatmanız gereken yemekleri okunuşlarıyla şöyle sırayayım. Pateşki sırtsa(ördek kalbi), şopska salata(peynirli çoban salatası), pileski kriltsa(kanat) vb. En yaygın domuz ürünü olan görünüşü büyük İnegöl köftesini andıran Kebapçe. Fiyatı 1.5 TL'yi geçmeyen "kebapçe" en küçük büfelerde bile bulunur.Sabah kahvaltısının vazgeçilmesi ise "kifla" "baniçka" yanında ise ayrandır. Kifla marmelatlıdır. Baniçka ise peynirli börek gibidir.Dikkatinizi ise en çok çeken şey biralar olacaktır. Onlarca çeşit birası bulunan Bulgaristan'ın en ünlü biraları ise Zagorka, Kametiza, Şumensko'dur. Bunlara göre daha hafif olan Ariana birasıda tercih edilebilir.Bira fiyatları marketlerde 1 TL cafelerde 1.5 TL civarındadır. Bu bira şirketlerinin çoğu 1900 yılından önce kurulmuştur. 

En lüks restoranları şehir merkezinde bulunan Dayana,Gusto, Happy Grill Bar, Afreddo, Monroe'dir. Bu restoranlardan  Amerikan tarzı olan Happy Grill Bar'ı tüm Bulgaristan'da bulabilirsiniz. Gusto ise şık İtalyan restoranıdır. Bulgar yemekleri yemek istiyorsanız Dayana'yı tercih etmelisiniz.
                                                   



GECE HAYATI

Plovdiv gece hayatıyla ünlü bir şehirdir. Çok sayıda disko vardır. En ünlüleri ise Galaxy'dir. Bir yanda Bulgarca diğer yanda ise yabancı şarkılar çalmaktadır. Bir başka ünlü diskosu ise Planet Paynerdir. Genelde Bulgarca çalan Planette çok eğlencelidir. Bilyoner ve Secret'ta diğer diskolarındandır. Diskoda içeçek fiyatları Türkiyeye göre oldukça uygundur. 5 arkadaş halinde gittiğimiz Paynerde bir şişe vodka 8 redbull 4er tekila shot'a kişi başı 50 leva (70-80TL) ödedik. Ayrıca diskolarıda oldukça rahat. Masa sayısı kadar grup aldıklarından asla sıkışmıyorsunuz. Görüntüleri çok güzel olan diskoların ses sistemleride harika.
(Planet Payner sitesinden bir fotoğraf)



NASIL GİDİLİR?

Bulgaristan’a gitmek için Bulgaristan vizesi alınması gerekiyor. Avrupa Birliği üyesi Bulgaristan’a ayrıca mevcut Schengen vizenizle de gidebilirsiniz. Bulgaristan vizesini almak, Schengen’den bile zor olduğu için, tavsiyem Schengen vizesi ile gitmeniz olur.

Plovdiv'e İstanbul'dan tren veya otobüsle gitmem mümkün. En keyifli yolu ise tabii ki de tren yolculuğu. Tren yolculuğu Sofya Bükreş yönüne giden Bosfor Expressle sağlanmaktadır. Sirkeci'den kalkan tren her gün 22:00'de kalkıyor. Tren saat 8 gibi Plovdiv'e varıyor. Yataklı vagonların fiyatı 50 TL'den başlıyor. Normal yolculuk ise 40 TL. Eskimiş tren rayları ve trenden dolayı yolculuk biraz sallantılı olsa da trenle yolculuk çok keyifli. Trenle yolculuk yapacaklar için en önemlisi yurtdışı çıkış harç pulu. Tren gece yarısı vardığından vezneler kapalı oluyor. Sorun yaşamamak için önceden yatırılmasında fayda var.

Bir diğer yolu ise otobüs yolculuğu. İstanbul'dan Plovdiv'e giden bir kaç firma var. Bunlardan en çok tercih edilen Metro Truzim. 7 saat süren otobüs yolculuğunun fiyatı 60 TL. Küçük kasabaların yanından geçerken Bulgaristan'ın mükemmel doğasını bu yolculukta anlayacaksınız. Hem çevreyi izlerken hemde otobüsteki Bulgaristan göçmeni teyzelerin amcaların muhabbetleri hiç sıkılmayacağınız bir yolculuğa çevirecek.











Devamını oku »